2 sonuçtan 1 ile 2 arası
  1. #1
    DM Sever Array
    Üyelik tarihi
    Jun 2006
    Mesajlar
    158
    İtibar Gücü
    0

    Anti-Aging Nedir?

    Anti-Aging Nedir?

    Anti-Aging kelime anlamı olarak "yaşlılığa karşı" demektir. Anti-Aging terimini tıbbi olarak, aktif tedbir alma veya koruyucu tıp olarak nitelendirebiliriz. Anti-Aging yaşlanmayı mümkün olduğu kadar yavaşlatmak ve vücudun bir bütün olarak orantılı ve sağlıklı yaşlanmasını sağlamak amacıyla uygulanır. Cilt dokusunu ve bağlayıcı hücreleri yenilemek, hormonal dengesizlikleri erkek ve kadında ayrı ayrı ele alarak dengelemek, cinsel gücü ve sağlığı arttırmak, yaşlanma sonucu oluşabilecek hastalıklara karşı erken tanı ve önlem almak Anti-Aging 'in uygulama amaçlarından başlıcalarıdır.

    Anti-Aging uygulamasında hedef, yaşlanma sonucu hastalanmaları önlemek, güç kaybını engellemek ve daha uzun süre genç kalmayı sağlamaktır. Yaşlanma aşamaları günümüzde ölçülebilmekte ve değiştirilebilmektedir. Anti-Aging uygulamasında insanların ileri yaşlarda yakalanabilecekleri hastalıklar, vücuttaki hormonlar ve maddeler belirlenir ve dengelenir. Anti-Aging teşhisi bireyseldir. Önce detaylı bir danışmanlık hizmeti ve laboratuar tetkikleri ile başlar ve yaşlılığa özel parametrelerin ölçümleri için çeşitli imkanlar sunar.

    Anti-Aging programları yaş ilerlemesine bağlı olarak oluşan hastalık risklerini saptayarak gidermeye çalışan, bu yolla uzun ve sağlıklı yaşama ulaşmayı amaçlayan tıbbi tedavilerdir. Yaşlanmanın pek çok sebebi vardır, ama en önemli 3 faktörü büyük ölçüde kontrol edebiliriz: Serbest radikaller, hormonların azalması ve sağlıksız yaşam. Siz de bu faktörlere savaş açarak, uzun yıllar gençliğinizi koruyabilirsiniz.


    SERBEST RADİKALLER
    Nefes alıp verirken vücuda giren oksijen, aynı zamanda "serbest radikal" denilen, elektronlarını kaybetmiş zararlı maddelerin ortaya çıkmasına neden olur. Serbest radikaller, buldukları dokularla birleşerek, onları, fonksiyonlarını yapamaz hale getirir. Bu etki 30 yaşında başlar, 40´lı yaşlarda artarak ilerler ve 50´li yaşlardan itibaren dramatik bir şekilde çoğalarak fark edilen bir yaşlanmaya ve pek çok hastalığın ortaya çıkmasına neden olur. Glikolizasyon ise konrolsüz şekilde inişler ve çıkışlar göstererek kan şekerinin ve insülinin dokulara zarar vermesine yol açar. Güçlü bir anti-oksidan sisteme sahip olmak, oksijene dayalı bir yaşam için en temel gereksinimdir. Tek hücreli organizmalar bile eğer serbest radikallere karşı savunma mekanizması geliştirmemiş olsalardı, hayatta kalamazlardı. Oksijenle yaşayan her organizma bu tehlikeyi etkisizleştirecek sistemlere sahiptir, ancak bunun etkili oluş derecesi büyük farklılıklar gösterir.



    SERBEST RADİKALLERE KARŞI SAVAŞ:
    Bedenin serbest radikallerle savaşan üç grup savunma hattı vardır.
    1. Birinci hatta enzim sistemleri yer alır. Bunlar DNA'da mevcut olan bilgilere göre beden tarafından üretilen moleküler araçlardır. Bu enzimler serbest radikalleri uzaklaştırır veya bunların dikenlerini köreltirler.
    2. İkinci hatta, bedende üretilen çok çeşitli biyo-moleküller yer alır. Bunlar kendi elektronlarını vermek suretiyle serbest radikallerin elektron açlığını giderirler. Bu moleküller, hücre dışı serbest radikal etkisizleştiricileri olarak bilinir. Bunlar kendilerini feda ederek hücre içinde yaşamsal önem taşıyan moleküllere, onların olmak üzere bir elektron verirler.
    3. Savunmanın son hattını besinler bedenin dışardan hazır olarak aldığı maddeler oluşturur. Bu takviye güçler de kendilerini feda ederek işlev görürler. Birinci gruptaki enzimler vücudumuzun doğal işleyişi içinde yer alırlar eğer dış etkiler sebebiyle (sigara, kirli hava soluma, stres yoluyla biriken toksik yük) yetersiz kalmışsa Bio-Oksidatif tedaviler sınıfına giren ozon/oksijen tedavisi gibi yöntemlerle takviye etmek gerekebilir. Bu enzimler, üçüncü grupta geçen ve dışardan hazır olarak alınan besinler ve kendilerini feda ederek etki gösteren biyokimyasal maddelerden (vitaminler gibi) bin kat daha etkilidir. Örneğin, E vitamini yırtıcı bir açlık içinde bulunan bir serbest radikali doyurmak için bir elektronundan vazgeçer ve böylece aslında kendisi bir serbest radikal haline gelir.

    Hormon Modülasyonu Nedir ?
    Hormon seviyelerinde düzenlemedir. İnsan vücudu tarafından yaşlılıkta tam olarak üretilmeyen hormon düzeylerinin en uygun (optimal) seviyelerini saptayarak bu düşük düzeyleri ilave hormon tedavisiyle normal seviyelere getirmektedir.Yaşlanmanın en önemli faktörlerinden biri zamanla hormon düzeylerinde oluşan azalmadır. Özellikle HGH ( İnsan büyüme hormonu) düzeyi gençlik çağındaki seviyenin 1/5' ine düşmekte ve bu nedenle hücreler yaşlanmaktadır. Hormon modülasyonunun amacı, bu hormonal düzeyleri bağışıklık sistemimizin en güçlü metobolizmamızın en yüksek seviyede olduğu yaş düzeyine getirmektir.Anti-Aging terapi yöntemlerinde en önemli noktalardan birini vücutta var olan ancak zamanla azalan hormonların eski seviyelerine ulaşmalarını sağlamak oluşturmaktadır.

    İNSAN BÜYÜME HORMONU
    (Bu bölümde okuyacağınız bilgiler üyesi olduğumuz American Academy of Anti-Aging Medicine (A4M) tarafından 25 Şubat 2005'de yayınlanan resmi bildiriden derlenmiştir, www.worldhealth.net)
    Erişkinlerde HGH- Human Growth Hormone (Büyüme Hormonu) yetmezliği sonucu kilo artışı, yağlanma, kas kitlesinde azalma,egzersiz kapasitesinde azalma,kas gücünde azalma, kalp faaliyetinde zayıflama, kemik yapısında zayıflama, uyku bozuklukları ve genel olarak kendini iyi hissetme duygusunda azalma görülmektedir. HGH aynı zamanda yaşlanmaya karşı çalışan östrojen, testosteron,DHEA, ve melatonin gibi hormonların da salınımını desteklemektedir. HGH' nin bu önemi ve yaş ile azaldığının bilinmesi sonucu son 15 yılda birçok klinik araştırmalar yapılmış ve düşen HGH seviyelerinin yükseltilmesinin belirgin faydaları ortaya bilimsel çalışmalarla konulmuştur.HGH'nin eğitimli ve uzman doktorlar tarafından uygun protokoller ile kullanılması sonucu herhangi bir zaralı etkisi bilimsel olarak gösterilmemiştir.HGH'nin düşüklüğü halinde Anti-Aging amaçlı kullanılması Amerikada FDA tarafından 1996'da onaylanmıştır.




    IGF-1
    IGF-1 (Insulin Growth Factor 1) beyinden salgılanan HGH'nin karaciğerde dönüştüğü aktif metaboliti olup kan tahlillerinde vucuttaki HGH seviyesini değerlendirmemizi de sağlar.

    DHEA
    DHEA hem kadında hem de erkekte yaşlanma başladıkça seviyesi düşen bir hormondur.

    MELATONİN
    Melatonin beynin hemen alt bölümünde üretilen bir hormondur. Antioksidan olup her gece üretilir ve vücudun uykuya dalmasına neden olur. Yorgunluktan korunmayı sağlar ve anti kanserojen etkilerinin olduğu ortaya çıkarılmış bir hormondur.

    ALC
    Aminoasit gibi enerjiyi uyaran bir bileşimdir. Kalp kaslarını güçlendirir. Hem normal yaşlanan bireylerde hem de Alzheimer hastalarında kavramayı güçlendirdiği açıklanmıştır. ALC mitokondrial fonksiyonu çeşitli şekillerde geliştirdiği için yaşlanmayı yavaşlattığı ortaya çıkmıştır. Mitokondria hücrelerin güç kaynağıdır. Burada bütün hayati süreç İçin enerji üretilir. Bilim adamları mitokondrial fonksiyonun düşmesinin yaşlanmaya neden olduğunu savunuyorlar.

    CO ENZİM Q10
    Kardiyovasküler sistemi koruyucu, enerji verici ve kanseri önleyici bir bileşimdir.

    ALFA LİPOİC ACİD
    Alfa lipoic asit, lipoic asit diye de bilinir. Antioksidandır. Bilim adamlarına göre alfa lipoic asit yaşlanmayı azaltan etkenlerden biridir. Alfa lipoic asit kanda glikozun zararını azaltıp yaşlanma sürecini uzattığı söylenmiştir.

    SİSTEİN VE PROSİSTEİN
    Sistein protein sentezinde kullanılan bir sülfir aminoasittir. Romanya'da yapılan yeni bir çalışmada sistein'nin laboratuar çalışmalarında yaşamı uzattığı belirlenmiştir. Prosistein ise sisteinin değişik bir şeklidir ve daha güvenli olduğuna inanılır. Hem sistein hem prosistein insanın her hücresinde bulunmaktadır ve antitoksidan o sentezinde rol alır. Glutathon yaşlandıkça miktarı düşer ve proteinlerin doğru yapılanmasına neden olur.

    LYCOPENE
    Lycopene, carotenoit denilen bitki pigment ailesinin bir üyesidir. 600 den fazla değişik karotenoid vardır. Licopene ve karoten bunların arasında en önemli olanlardır. Bunlar yaprak, domates ve diğer bitkilere açık rengini veren pigmentlerdir. Lycopene bunların arasında yaşlanmayı önleyici görevinde en önemli maddedir. Lycopen seviyesi yaş ilerledikçe düşer.

    VİTAMİN E
    Vitamin E, selenyumun antioksidant aktivitesine yardımcı olan bir maddedir. Selenyumla birlikte bağışıklık fonkiyonunun artmasını sağlar. Vitamin E hem erkekte hem de kadında kalp krizi riskini azalttır, birçok kanser türüne karşı vücudumuzu koruduğu araştırmalar ile desteklenmiştir.

    VİTAMİN B5

    VİTAMİN B6
    Kalp krizi ve inme için koruyucu bir faktördür.

    SELENYUM
    Birçok araştırma sonucunda, selenyumun birçok kanser çeşidine iyi geldiği ve hatta kanser tedavisinde etkili olabileceği ortaya çıkmıştır. Fakat yaşlanmamak için her gün selenyum alan bir kişinin selenyum miktarını, toksik yan etkilerinden korunmak için, düşük tutması gerekir.

    HYDERGİNE
    Hem erkeklerde hem kadınlarda hafızayı ve öğrenmeyi artırdığı bilinmektedir. Hydergine beyne kan akışını arttırır dolayısıyla beyne giden oksijen miktarı artar. Beyin hücreleri beslenir ve yenilenir, beyin hücrelerindeki serbest radikallerin zararı en aza indirgenir. Beyindeki ATP düzeyini arttırarak beyindeki enerji üreten glikozun kullanımını artırır.

    PİRACETAM
    Beyin nöronlarındaki öğrenme ve hafıza reseptörlerinin duyarlılığını artıran ve aminoasit olan GABA nın bir türevidir. Piracetam'ın, beyinin alanlarını ve beynin içindeki elektriksel aktiviteyi ayarlayarak, beynin sağlıklı kalmasını düzenlediği görülmüştür.

    DEPRENYL
    Deprenyl Parkinson ve Alzheimer hastalıklarının olumsuz etkilerini en aza indirir. Uzun süreli kullanımı ile ilgili kesin deneysel bilgiler yoktur. Deprenyl'in en önemli özelliği yaşlanmayı yavaşlatmasıdır. Çünkü beyin nöronlarını nörotoksinlerden korur, antioksidan enzimlerin seviyelerini artırıp, dopamin azaltıcı enzimlerin seviyesini düşürür. Yapılan deneylerde farelerin ömrünün uzadığı görülmüştür.

    Sıkça Sorulan Sorular:

    Bu Tedavi Progamı Ne Zaman Sonuç Vermeye Başlar?
    Bu süre, kişiden kişiye değişmekteyse de, bazıları kendilerindeki değişimi birkaç hafta içinde hissedebilmektedirler.Siz yine de uygun sonuçları alabilmek için 3 ile 6 ay beklemelisiniz. Tedavide, uygun cevabın alınması için ideal süre 3-6 aydır.

    Tedavide İlk Yanıtlar Ne Şekilde Görülür?
    Yapılan uygun hormon düzenleme tedavisi sonucu, hastalar yorgunluk hislerinde azalma, fiziksel aktivitede artış, karamsarlık, yılgınlık ve sinirliliğin ortadan kalkması ve uyku problemlerinin çözülmesi gibi belirtileri ilk olarak hissetmeye başlarlar.

    Böyle Bir Programa Hangi Yaşta Başlanır?
    Programın estetik cerrahi, uygun egzersizler ve besinsel düzenlemeler bölümüne başlamak için herhangi bir yaş sınırı yoktur. İsteyen her yetişkin her yaşta başlayabilir. Hormon üretimi azalmaya başlayıncaya dek, hormonal modülasyon tedavisine gerek duyulmaz. Detaylı, tam kan ve hormon testleri, ayrıca bazı değerlendirmeler bize, hormon seviyelerinde azalmanın başladığını gösterir. Kişilerin faklı yapıları gereği, farklı ihtiyaçları bulunmaktadır, bu nedenle kişilerin hormon modülasyonu tedavileri de farklı olarak düzenlenir. Özellikle böyle bir programa her yaşta başlanabilir. Ancak genç yaştaki yetişkinlerde, hormonal modülasyon yerine beslenme ve egzersiz komponentleri ön plandadır. Estetik düzeltmeler ise tedavi öncesi veya tedavi sırasında yapılabilir.

    Anti - Aging Tedavi, Düzenli Olarak Kullanılan İlaçlarla (Tansiyon,Şeker İlaçları gibi) Yapılan Tedavileri Etkiler mi?
    Genel olarak, hayır. Ancak bazı özel durumlarda, hormonal düzenlemeyi sağlayan ilaç tedavisi azaltılabilir veya durdurulabilir. Bu konuda programı düzenleyen doktorunuz size gerekli bilgileri verecektir.

    İnsan Büyüme Hormunu (HGH) Niçin Enjeksiyon Şeklinde Uygulanır?
    Ağız yoluyla kullanılabilen ilaç formları da bulunmakla beraber HGH için en ideal verilme yolu enjeksiyondur. Çok küçük bir plastik enjektör ile karın bölgesine kolay bir şekilde uygulanır. Ağız yoluyla alındığında, ilacın kimyasal özellikleri bozulmakta ve etkinliği kaybolmaktadır.

    HGH seviyem yeterli ise herhangi bir ilaç gereklimi?
    Kesinlikle hayır, fakat yaşınız ilerledikçe de bu hormon düzeylerini takip etmeniz ve HGH seviyenizi arttıracak beslenme-egzersiz ve yaşam stiline ağırlık vermeniz gerekir. Tüm bunlara rağmen bir gün vucudunuz yeterli HGH üretemeyince eksik kısmı tedavi ile yerine koymanız gerekebilecektir.

    HGH seviyemi hormon tedavisi olmadan yükseltebilir miyim?
    Evet, beslenme-egzersiz ve yaşam stilinize Anti-aging bir yaklaşım uygulayarak bunu başarabilirsiniz, Anti-aging uzmanımız size özel düzenlemeyi yapacaktır. Tüm bunlara rağmen veya yaşınızın ilerlemesi ile vucudunuz yeterli HGH üretemez ise uzman doktor tarafından size özel uygulanacak tedavi ile HGH seviyenizdeki düşüklük giderilebilecek ve hayatı daha genç ve sağlıklı yaşamanız Anti-Aging programı ile sağlanacaktır.

    İnsan Büyüme Hormonu (HGH) İle Uygulanan Bu Modülasyon Programı, Amerikan "FDA" Onayı Taşıyor mu?
    Evet bu programın tamamı ve kullanılan ilaç tedavisi FDA onayı taşımaktadır. (1996 yılında FDA insan büyüme hormonu ile yapılan ve hormon eksikliği görülen yetişkinlerde yerine koyma tedavisini onaylamıştır.)

    HGH seviyesini arttırdığı öne sürülen haplar faydalı mıdır?
    Çeşitli protein karışımlarından oluşan bu hapların HGH seviyesini etkili düzeyde ve kalıcı olarak arttırmadığı saptanmıştır. Henüz HGH 'yi arttıran bir hap bulunamamıştır.

    Normalde Vücut Tarafından Üretilen Hormonların, Enjeksiyon Veya Ağız Yoluyla Verilmesi Doğalmıdır?
    Eksik olan büyüme hormonunun (HGH) yerine konulması, tiroid veya insülin hormonu eksikliğinde bunların dışarıdan yerine konulması kadar doğaldır.

    Bu Programda Kullanılan Büyüme Hormonu Güvenlimidir, Herhangi Bir Organda veya Tümörde Büyüme Yapabilirmi?
    İnsan büyüme hormonu (HGH), olgunluk dönemindeki insanda, hücre onarımı ve canlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu hormonun yokluğunda hücrelerde onarım, iyileşme ve canlılığın devam ettirilmesi tam olarak sağlanmaz. Aynı şekilde çocuklarda bu hormon azlığına bağlı olarak gelişen cücelik durumlarında, eksikliğin yerine konulması ile büyüme ve gelişme uyarılabilirken, yetişken çağlarda herhangi bir büyüme görülmemektedir. Ayrıca, herhangi bir kanser veya tümoral dokunun gelişimi ile insan büyüme hormonu (HGH) arasında ilişki asla bulunmamaktadır. Tam tersine immün sistemi güçlendirip, mental aktiviteyi arttırarak, yaşlanma sonucu oluşan pek çok hastalığa karşı bizi savunmaktadır. Şimdiye kadar yayınlanan 2000' den fazla bilimsel yayında bu hormonun tümoral büyüme yaptığını ileri süren hiçbir delil bulunmamaktadır.

    Anti-Aging Uygulamanın Faydaları:· Hafıza ve kavrama fonksiyonunu güçlendirip konsantrasyonu artırır.
    · Yaşlılıkta görülen sinirliliği azaltıp, uyku bozukluğunu giderir.
    · Metabolizmayı düzenleyerek enerji seviyesini arttırır.
    · Kişinin kendini enerjik ve zinde hissetmesini sağlar.
    · Vücuttaki yağ kitlesini %14.8 oranında azaltır.
    · Kas kitlesini %8 oranında arttırarak, fiziksel gücü ve kondüsyonu yükseltir.
    · Cinsel gücün tekrar kazanılmasını sağlar.
    · Egzersiz kapasitesi ve fiziksel aktiviteyi yükseltir. Vücut şeklini düzeltir.
    · Ruhi durumunu güçlendirir, sorunlarla başa çıkma potansiyelini arttırır ve tam bir iyilik hali yanında yüksek moral sağlar.
    · Vücutta kan akımını düzenler. Kolestrol seviyesini düşürür. LDL (Kötü) kolestrolü azaltır, HDL (iyi) kolestrolü yükseltir.Lipid düzeylerini normale getirir.
    · Kemiklerdeki mineral yoğunluğu arttırır.
    · Yaşlılıkta zayıflayan immün sistemi kuvvetlendirerek ortaya çıkabilecek hastalıklara karşı korur.
    · Yaralanma veya cerrahi müdahalelerden sonra, dokular daha çabuk kaynar ve enfeksiyon riski azalır.
    · Yaşlılıkta ince, kırışık ve kuru olan deriyi düzeltir. Cilt daha kalın, elastik ve gergin hale gelir. Başka bir deyimle gençleştirir. Anti-Aging sadece Check-Up değildir ama özel bir Check-Up ile başlar. Bilinen normal Check-up kişinin o sanki sağlık durumu hakkında hekime genel bir fikir vermek amacıyla yapılan, şeker metabolizması, kan sayımı, karaciğer fonksiyonları, böbrek fonksiyonları, tiroid fonksiyonları, kolestrol, kan yağlarının tespitini içeren kan testleri ile muayeneden oluşur. Anti-Aging check-up kapsamında ise bu yapılan testlere ek olarak, vitamin-mineral düzeyleri, antioksidan kapasite ölçümü, detaylı hormon taraması, osteoporoz, menopoz-andropoz tespiti, immün (bağışıklık) sistem değerlendirmesi, tümör marker (belirleyici) taraması vb. ileri testler yapılır. Bu tarama sonuçları da hekime kişinin sağlık durumu ve hastalık riskleri konusunda çok daha net bilgi vererek teşhis ve tedavi imkanı sağlar. Check-up, koruyucu hekimliğinin ikincil koruma aşamasında yer alan bir sağlık taraması iken Anti-Aging uygulaması bireyleri hem birincil, hem de ikincil koruma anlamında değerlendiren ve üçüncül korumaya ihtiyaç bırakmamayı hedefleyen çok önemli bir uygulamadır.

    LİNK: http://www.tumlab.com/antiaging.htm

  2. #2
    Donanımcı Array sergenyapim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yer
    Sivas
    Mesajlar
    696
    İtibar Gücü
    0
    Saolasın..

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  


Donanım forumu - Byte Hesaplayıcı - Notebook tamir Beşiktaş - beşiktaş bilgisayar servisi - beşiktaş bilgisayar servis - beşiktaş notebook servisi - beşiktaş servis - Beşiktaş Kamera Kurulumu -
 

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2